9 Nisan 2014 Çarşamba

Editör

Çok yazmam gerektiğini söyledi sayın editör. Çok yazmam ve çok okumam. Çok yazmayı ben de çok istiyorum sayın editör. Ama çok yazamıyorum. Bilin bakalım neden? Çalışıyorum günde 10 saat, git geli ekle toplam 12.

Gel gitlerim de var benim sayın editör. Siz tam neyi nasıl anlarsınız, yazıların, sanal mürekkeplerin izlerinin arkasından hangi insanı görürsünüz? Hastalanıyorum sayın editör, bildiğim en iyi yer hastane. Sıra beklerken ayakta duramıyorum editör. Yazmak da mı bir lüks oldu şimdi? En son aldığım lüks bir akıllı telefon. Nereye çok yazıyorum sayın editör? Günde 3 saat kalıyor bana. Hasta ve gel git akıllı bi insana. Bizim gibilere. 3 saatte ne yazıyorum sayın editör? İyi yazmak da mı bir meslek oldu bu tükürdüğümün dünyasında? Yok pek tabii ki sizi suçlamıyorum, bundan size ne biliyorum. Ama olmayınca olmuyor işte. Tamam çok yazamıyorum diye kızmayın bana.

Size gönderilen yazılarla neyi kıyaslıyorsunuz sayın editör? Hani nerde hakkaniyet? Peki ya eşitlik? Yazıları çok seviyorsunuz, belli ki insana saygılısınız. Peki ya bilmiyor musunuz, çok yazmak için vakit gerek, oturup düşünmek, araştırmak gerek. Yok Aynştayn’ın da varmış yirmi dört saati. Biz Aynştayn değiliz editör. Atomu parçalayamıyoruz. Edebiyat desen, yakınına uğrayamıyoruz. Kulaktan dolma, facebuktan okuma, twitterdan çakma.

Ne bekliyorsunuz günümüz yazarlarından sayın editör? Yılların kağıt birikimini harmanlayıp, özetini size sunmalarını mı? Yoksa sıfırdan bişey üretmelerini mi? Belli ki benzeyeceğiz birilerine, o da en iyi ihtimalle. Benim yazıdan çok ümidim yok sayın editör. Sizin nasıl olabiliyor? Bana bi anlatın ne olur? Her gördüğünüzü okumaya hevesli misiniz gerçekten siz? Hızlıca gözden geçirip, arada iyi laflar var mı diye bakmıyor musunuz yani benim gibi? Çok güzel yazıların da aslında bir çeşit matematik olduğunu görmezden gelmemizi mi bekliyorsunuz bardak altlığına sigara söndürürken? Üzerine çalışmaya vakti olan herkes yapar bunu bilmiyor muyuz? Hele ki ben sayısalcıyım. Peki bu durumda en iyi öyküyü kim yazar bilir misiniz? ÖSS Türkiye birincisi. Otursa bir gün, bir öykü üzerine çalışsa... En ala öyküyü çıkarır sayın editör. Peki o zaman siz neye bakıyorsunuz bana bi söyleyiverin ne olur? Neyle neyi kıyaslıyorsunuz sayın editör? Vakti olanlarla olmayanları mı? Duygularını ifade ederken önceden öğrenilmiş kalıplar kullananlarla kullanmayı bilmeyenleri mi? Yazı yazmak bu mudur sayın editör? Buysa bu deyiverin. Siz anlamazsanız bir yazının süslenmemiş halinin buğusunu, kokusunu peki kim anlasın editör? Kokulu yazılar yolladım size demiyorum, yanlış anlamayın ne olur. Ama belki içim koparcasına acıyarak ya da samimiyetimden şüphe etmeyerek yazdığım gerçek duyguların kötülüğünü neden matematik belirliyor sayın editör? Bunlar kolay olan kısmı değil midir?

Velhasıl-ı kelam, eşit değil okuduklarınız sayın editör, çünkü arkasındakiler eşit değil. Eşitsiz bir dünyanın, karar verici insanınsınız siz. Fabrikada, okulda, fırında, dolmuşta, banka kuyruğunda, yaptığı işin kolayına kaçan her zamane insanı gibi, bakıp bakıp geçiyorsunuz kâğıtlara, kötü yazılmış da olsa, siz de diğerleri gibi, önem vermiyorsunuz işte duygulara.

 26.03.2014