Yeşil bahçenin içinde iplere asılı beyaz çarşaflara baktı Marin, ah dedi, ah şu çarşaflar güneş görüp böyle güzel kokmasalar, buraların çekilir yanı yok. Her şey onların ıslak ve buruşuk hallerinden kurtulup, bir uçtan diğer uca uçuşan bembeyaz hallerini görmek için var . Suyla dolu plastik kırmızı kovadan çıkmak istedi Marin bir an önce. Evin küçük oğlu Çipil asıyordu o gün çamaşırları. Çipil’in acelesi yoktu, daha okul zilinin çalmasına zaman vardı, ama angarya bulduğu bu işi yapması gerekiyordu. Marin kızdı içten içe Çipil’e, şu bembeyaz çarşafların güzelliğini yaşamadan koşturuyor dedi. Oysa bir kere dursa, bir an ve bilerek içine çekse bu güzel yeni yıkanmış çarşaf kokusunu, o da anlar dedi. Çarşaflar birbiri ardına asılıyor, sıra çarşafları tutturmak için Marin’e geliyordu. Bir süredir Marin’in içindeki yay bozulmuş, gerginliği artmış ve sırtında ağrı yapmaktaydi. Aslında kendini daha fazla sıkıp, yayını birden attırsa, belki raporlu sayılıp bir köşede tamir edilmeyi bekleyecek, eğer tamir olacak gibi değilse de, bahçede bi yere atılıp emekliğini erkenden hak etmiş olacaktı. Yayının gerginliği buna müsaitti. Ama istemiyordu Marin bahçenin bir kenarına atılıp işe güce yaramayan mandallardan biri olmayı.
Arkasi bi' gün.
Abidinpasa